Blog

Az Bilinen 7 Boşanma Sebebi Ve Emsal Kararlar

Boşanma Sebepleri

Boşanma sebepleri genel ve özel sebepler olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel sebep halk arasında “şiddetli geçimsizlik” olarak bilinen evlilik birliğinin temelden sarsılmasıdır. Özel boşanma sebepleri ise şu şekilde sıralanabilir;

  • Zina
  • Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Nedenleri
  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
  • Terk
  • Akıl Hastalığı

Genel boşanma sebebi ile özel boşanma sebeplerini ayıran husus ise genel boşanma sebebinde karşı tarafın kusurunun, özel boşanma sebebinde ise iddia edilen boşanma sebebinin ispatlanması gerekmektedir. Bir davranışın boşanmayı gerektirecek bir davranış olup olmadığının tespitinde davranışın evlilik birliğini sarsıp sarsmadığı incelenmelidir.

Yazımızda Yargıtay tarafından kabul edilen boşanma sebeplerinden aşırı borçlanma, cinsel birliktelik sağlanmaması, sık sık eski ilişkilerden bahsedilmesi, aşırı alkol kullanımı, aşırı kıskançlık, eşin ailesi ile görüşmesine izin verilmemesi, üvey çocuğa ilgisiz davranılmasına ilişkin 7 adet yüksek mahkeme kararının örnekleri verilmiştir.

Bahsedilen 7 boşanma sebebi Yargıtay kararlarında şu şekilde ortaya konulmuştur;

Aşırı Borçlanma

Eşlerin aşırı borçlanmaları ekonomik şiddet olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple eşlerden birinin aşırı borçlanması evlilik birliğinin huzurlu şekilde yürütülmesini engelliyorsa diğer eş Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin 1. fıkrasına göre evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası açılabilecektir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki tarafların ellerinde olmayan nedenlerle borçlanmaları halinde ekonomik şiddet söz konusu olmayıp borçlanma durumu boşanma nedeni olarak değerlendirilemeyecektir. Aşırı borçlanmanın boşanma nedeni olduğu hususu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2012/14896 Esas, 2013/1651 Karar, 24.01.2013 Tarihli kararında da şu şekilde açıklanmıştır:

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2012/14896 E., 2013/1651 K., 24.01.2013 T.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, aşırı borçlanarak müşterek eve haciz gelmesine sebep olduğu anlaşılmaktadır. Bu olaylar mahkemece de sabit görülmüş ve boşanma sebebi kabul edilmiştir. Davalının gerçekleşen bu eylemleri davacı eşin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmasına ve davacı yararına Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşullarının gerçekleşmesine göre; davacı yararına tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile kusur durumları da dikkate alınarak; uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

Cinsel Birliktelik Sağlanmaması

Cinsel birlikteliğin kurulamaması Yargıtay tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Ancak cinsel birlikteliğin sağlanamamasının boşanma sebebi olarak nitelendirilebilmesi için evlilik ilişkisinin belirli bir süre devam etmiş olması gerekmektedir. Eşlerden birinin cinsel ilişkiden kaçınması veya cinsel birlikteliği sağlayamaması cinsel şiddet olarak nitelendirilmekte olup Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2001/4956 Esas, 2001/6274 Karar, 19.04.2001 Tarihli kararında da boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2001/4956 E., 2001/6274 K., 19.04.2001 T.

Evlenmenin sosyal amacı yanında, belki de daha önemli olarak nesli devam ettirme ve cinsel arzuları tatmin etme gayesi de vardır, tarafların cinsel organları normal yapıda olmasına rağmen, psikolojik sebeple de olsa uzun evlilik süresi içinde cinsel ilişki kuramadıkları kızlık muayenesine dair rapordan anlaşılmaktadır. Bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar. Aylarca cinsel ilişkinin başarılamamış olması karşısında eşlerde birbirine karşı haklı bir nefretin, en azından isteksizliğin doğacağı şüphesizdir. Böyle bir durumu davacı açısından bir kusur olarak kabul etmek mümkün değildir. Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve ondan sonrada devam edip etmeyeceği şüpheli bulunan cinsel yakınlaşmayı beklemek için davacıyı zorlamak açık bir haksızlıktır. Bu koşullar altında davacıdan evlilik birliğini devam ettirmesi beklenemez. Aile birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilerek boşanmaya karar verilmesi gerekirken davanın yetersiz gerekçe ile reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Sık Sık Eski İlişkilerden Bahsedilmesi

Bu davranışı gerçekleştiren eş karşı tarafa eski sevgililerinden bahsederek açıkça psikolojik şiddet uygulamaktadır. Bu durumda taraflardan birinin eski sevgilisini sevdiğini söylemesi veya özlem duyduğunu belirtmesi yeterli olup aralarında bir ilişkinin bulunması aranmamaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de 2016/10455 Esas, 2018/1521 Karar, 07.02.2018 Tarihli kararında bu sebebe şu şekilde değinmiştir;

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2016/10455 E., 2018/1521 K., 07.02.2018 T.

Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-davacı erkeğin kusurlu olduğu belirtilerek, davalı-davacı erkeğin boşanma davasının reddine, davacı-davalı kadının davasının kabulüne ve tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-davacı erkeğin mahkemece kabul edilen kusurları yanında davacı-davalı kadının sık sık eski sevgilisinden bahsettiği, eşiyle evlenmekten pişman olduğunu, eski sevgilisiyle evlenmiş olsaydı daha mutlu olacağını söylediği anlaşılmaktadır. Bu halde, taraftar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı erkek dava açmakta haklıdır. O halde erkeğin boşanma davasının kabulü gerekirken, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Sürekli Alkol Kullanımı

Bu durumun boşanma sebebi olarak değerlendirilmesi için alkol kullanımının sürekli olması gerekmektedir. Ayrıca alkol kullanan eşin alkol kullanımı sebebiyle aile üyelerine karşı evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği de mahkemece değerlendirilecektir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de aşağıda yer alan kararında sürekli alkol kullanmanın evlilik birliğini sarstığını izah etmiştir.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2018/2264 E., 2019/1648 K., 26.02.2019 T.

Öyleyse tüm bu açıklamalar ışığında ve birleştirilerek görülen her iki davadaki mevcut delil durumu dikkate alındığında, davalı-davacı erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, birlik görevlerini ihmal edecek düzeyde sürekli alkol kullandığı ve ailesine ilgisiz davrandığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK m. 166/l) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davacı-davalı kadının davasının reddi doğru bulunmamıştır.

Aşırı Kıskançlık

Aşırı kıskançlık evlilik içinde aile huzurunu bozması sebebiyle boşanma sebebi olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca kıskançlık seviyesi arttığında kıskanılan eşin kişilik haklarının da ihlali sonucunun doğduğu açıktır. Bu sebeplerle aşırı kıskançlığın boşanma sebebi olarak değerlendirilmesine karşın eşlerden biri aşırı kıskanç diğer tarafın ise sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarda bulunduğu sabitse bu durumda Yargıtay aşırı kıskançlıkta bulunan tarafa kusur yüklememektedir. Aşırı kıskançlığın boşanma sebebi olarak değerlendirildiği Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2013/21776 Esas, 2014/4418 Karar, 03.03.2014 Tarihli kararı da bu sebebe şu şekilde yer vermiştir;

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2013/21776 E., 2014/4418 K., 03.03.2014 T.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-davacı kocanın eşine zaman zaman fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, aşırı kıskanç davranıp eşini kısıtladığı, davacı-davalı kadının da eşine hakaret ettiği ve aşırı kıskançlık gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı koca da dava açmakta haklıdır. Az kusurlu olan davacı-davalı kadının kendisinin de boşanma davası açması karşısında, boşanmaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olur. Davalı-davacı koca bakımından Türk Medeni Kanununun 166/2.maddedeki boşanma koşulları oluşmuştur. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün bulunmamasına göre, davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilecek yerde, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Eşin Ailesi İle Görüşmesine İzin Verilmemesi

Bu sebep eşin ailesinin eve gelmesinin engellenmesi olarak vücut bulabileceği gibi telefonda görüşülmesinin engellenmesi olarak da ortaya çıkabilir. Ayrıca günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle sosyal medya hesaplarından aile üyelerinin engellenmesi de bu sebep kapsamında değerlendirilecektir. Yargıtay tarafından duygusal şiddet olarak da nitelendirilen bu durumun boşanma sebebi olduğu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2010/3339 Esas, 2011/4012 Karar, 08.03.2011 Tarihli kararında da şu şekilde açıklanmıştır;

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2010/3339 E., 2011/4012 K., 08.03.2011 T.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının birlik görevlerini yerine getirmediği, karısını ailesi ile görüştürmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1)karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Üvey Çocuğa İlgisiz Davranılması

Evlilik birliği içerisindeki eşlerden birinin eski eşinden olan çocuklar bakımından gerekli düzenlemeye Türk Medeni Kanunu’nun 338. maddesinde yer verilmiştir. TMK’nın 338. maddesine göre; “Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler. Kendi çocuğu üzerinde velâyeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder.” Bu maddeyle üvey çocuklara karşı bakım yükümlülüğünün yasal dayanağı ortaya konulmuş olup üvey çocuklara ilgisiz davranılması ve üvey çocukların şiddete maruz bırakılması gibi durumlarda bu davranışı meydana getiren eşe karşı evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası açılabilmektedir. Yani üvey çocuğa karşı özen ve ilginin gösterilmemesi boşanma nedeni sayılmış olup Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2004/3628 Esas, 2004/4542 Karar, 08.04.2004 Tarihli kararında da şu şekilde ortaya konulmuştur.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2004/3628 E., 2004/4542 K., 08.04.2004 T.

Türk Medeni Kanununun 338/1. maddesine göre “Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler.” Tanık beyanlarına göre üvey çocuklarına özen ve ilgi göstermeyen davalı kadın boşanmaya neden olan hadiselerde tamamen kusurludur. Kusurlu eş yararına maddi tazminat (TMK. md. 174/1) ve yoksulluk nafakası (TMK. 175) verilmesi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın 2. bentte gösterilen sebeple maddi tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin 1. bentte yazılı nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 08.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Sonuç Olarak

Boşanma nedenleriyle karşılaşıldığı zaman alanında uzman avukatlara başvurulması hak kayıplarına uğramamak için oldukça önemlidir. Bahsedilen hususlarda veyahut evlilik birliğinizin yürütülemediğine ilişkin düşüncelerinizin mevcut olması halinde bu hususta uzman boşanma avukatlarımızla iletişim kurarak talepleriniz doğrultusunda destek alabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu