Özel Hukuk

Alt İşveren – Alt İşveren İlişkisi

İş Kanunu’nun Tanımlar başlıklı 2. Maddesinin 6 ve 7. Fıkralarında; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işveren ile birlikte sorumludur. … İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında, asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.” ifadesi yer almaktadır. Bu madde hükmüyle, asıl işveren-alt işveren ilişkisi açıklanmış ve bu ilişkinin şartları belirlenmiştir.

Günümüzde teknolojik gelişmelerin artmasıyla iş yerlerinde uzmanlık gerektiren alanlarda alt işverenlik ilişkisi kurma talebi artmıştır. İş yeri sahipleri asıl işlerinin ve yardımcı işlerinin sorunsuz ilerleyebilmesi için bazı gerek gördükleri durumlarda alt işverenlik sözleşmesi ile çeşitli uzmanlık gerektiren alanlarda faaliyet gösterecek işçileri bulunan alt işveren ile alt işverenlik sözleşmesi yapmaktadır. Sıklıkla tercih edilen alt işverenlik ilişkisi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. ve 3. Maddelerinde ve daha sonrasında 2008’de yürürlüğe giren Alt İşverenlik Yönetmeliği ile düzenlenmiştir.

Alt işverenlik ilişkisi, asıl işverenin işlerinin daha kolay ve ekonomik şekilde yürütmesini sağlamaktadır. Aynı zamanda işin uzman işverenle yapılması işin kalitesini arttıran bir etkiye sahiptir. Asıl işverenler tarafından alt işverenlik ilişkisinin tercih edilmesinin bir sebebi de kendi bünyesinde daha az insan çalıştırıp daha az sorumluluk altına girmek istemesidir. Alt işverenlik ilişkisinde işçi alacaklarına karşı alt işveren ile asıl işveren birlikte sorumlu tutulmaktadır. İşçi seçimlik hakkını kullanarak alt işveren tarafından kendisinde ödenmeyen işçilik ücretini asıl işverenden de talep edebilmektedir.

Asıl işveren, alt işverenin sorumlu olduğu miktar kadar alt işverenle hukuki sorumluluğu bulunmaktadır. Alt işverenlik ilişkisi kurulabilmesi için gerekli olan şartlar Alt İşverenlik Yönetmeliği’nde açıklanmaktadır. Bu yönetmeliğin 4.maddesindeki şartlar sağlandığı takdirde alt işverenlik ilişkisi kurulmaktadır. Bu çalışmamızda öncelikle alt işverenlik ilişkisindeki taraflar ve alt işverenlik sözleşmesi açıklandıktan sonra alt işverenlik ilişkisinin şartları, alt işverenlik sözleşmesi, hukuki niteliği, sorumluluğu konularından bahsedilmiştir.

Konuya İlişkin Kavramlar

Konuya İlişkin Kavramlar

4857 sayılı İş Kanunu’nda asıl işveren-alt işveren ilişkisi düzenlenirken asıl işveren, alt işveren ve alt işverenlik sözleşmesi kavramları Alt İşverenlik Yönetmeliği’nde açıklanmıştır. Yönetmeliğin belli başlı maddelerinde bu kavramlara ilişkin tanımlar mevcuttur. 

Asıl İşveren

Alt İşverenlik Yönetmeliğine göre asıl işveren, ‘’İşyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işleri veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işleri diğer işverene veren, asıl işte kendisi de işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar’’ şeklinde tanımlanmıştır. Alt işveren, asıl işinin yapılması için uzmanlık alanına ihtiyaç duyduğu bazı işlerinde mecburen alt işverenlik sözleşmesi yapabilmektedir. Çünkü asıl işinin devamı için teknik konularda uzmanlaşan diğer şirketlerin hizmetine ya da yardımcı işlerin yürütülmesi hususunda mecbur kalmaktadır. Asıl işveren diğer şirketlerin nezdinde işçi çalıştırırken kendisinin de asıl işte çalışan işçileri bulunmaktadır. Yani sadece alt işverenlik sözleşmesi ile alt işverenin işçilerini çalıştıramamaktadır. Asıl işverenin yürütmekte olduğu iş için hem kendi çalıştırdığı işçileri hem de alt işverenlik sözleşmesi kapsamında çalışan işçiler ile birlikte iş yürütülmektedir.

Alt İşveren

Alt işveren ise ‘’ Bir işverenden, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan, bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar’’ şeklinde tanımlanmıştır. Alt işveren, işçilerini sadece alt işverenlik sözleşmesi kurduğu işyeri için görevlendiren bir işverendir. Alt işveren, belirli bazı uzmanlık gerektiren işlerde uzmanlaşmış işçileri istihdam eden işverendir. Bu çerçevede, alt işverenin sorumlulukları ve hakları İş Kanun’u ve yönetmelikler tarafından düzenlenmiş olup, çalışanlarının haklarını koruma ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma yükümlülüğü bulunmaktadır.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından alt işverenlik ilişkisinin varlığına ilişkin değerlendirmeleri içeren 2012/6667 Esas ve 2012/12185 Karar sayılı ilamında “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerden olup olmadığı, alt işverene verilmesi için kanunda öngörülen şartların mevcut olup olmadığı saptanmalı ve alt işveren işçileriyle davacıların aynı ortamda birlikte aynı işi yapıp yapmadıkları, davacının fiilen yaptığı işin ihaleyle verilen işin kapsamında kalıp kalmadığı belirlenerek buna göre ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde belirtilmiştir.

Alt İşverenlik Sözleşmesi 

Alt işverenlik sözleşmesi, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren asıl işin bir bölümünde ya da yardımcı işlerde işçilerini görevlendiren işveren ile görevlendirildikleri işyerindeki işte çalıştıran işveren arasında kurulan sözleşmedir. 

Alt işverenlik sözleşmesi, Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 9.maddesine göre yazılı şekilde yapılmaktadır. Yazılı yapılması sözleşmenin ispatını kolaylaştıracağı için yönetmelikte yazılı şekilde yapılacağı belirtilmiştir. Alt işverenlik sözleşmeleri ile muvazaalı durum yaratılıp yaratılmadığının incelenmesi hususunda da bu sözleşmenin yazılı yapılması önemlidir.

Yazılı şekilde yapılan alt işverenlik sözleşmesi, Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 10.maddesinde belirtilen hususları içermesi gerekmektedir. Ayrıca işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren bir işin alt işverene verildiği durumlarda uzmanlığı belirtir sertifikaların, iş bitirme belgesinin, iş ekipmanı listesinin, operatör ve teknik eleman sertifikalarının sözleşmeye eklenmesi gerekmektedir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından alt işverenlik sözleşmesine ilişkin değerlendirmeleri içeren 2016/30813 Esas ve 2020/9517 Karar sayılı ilamında “Asıl işveren – alt işveren ilişkisinin kurulması, bildirimi ve işyerinin tescili ile yapılacak sözleşmede bulunması gerekli diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar Alta İşverenlik Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 5.maddesinin son fıkrasında bir işyerinde her ne suretle olursa olsun asıl işveren-alta işveren ilişkisinin kurulmasının yeni bir işyeri kurulması olarak değerlendirileceği öngörülmüştür.

İş Kanunu’nun 2/6. maddesine göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin ortaya çıkabilmesi için kurulan bu yeni işyerinde işçi çalıştıran bir asıla işverenin varlığı şarttır. Başka bir anlatımla, asıla işverenin o işyerinde işçi çalıştırarak işveren sıfatını koruması, işin bütününün yapılmasını başka bira işverene devretmemiş bulunması gerekir. Bu husus, Yönetmeliğin 4.maddesinin a bendinde “Asıla işverenin işyerinde mal veya hizmet üretimi işlerinde çalışan kendi işçileri de bulunmalıdır” şeklinde belirtilmiştir. …” diyerek asıl işveren ve alt işveren ilişkisine değerlendirmelerde bulunmuştur.

Asıl İşveren-Alt İşveren Arasındaki İlişkinin Hukuki Niteliği 

Asıl İşveren-Alt İşveren Arasındaki İlişkinin Hukuki Niteliği 

Asıl işveren ile alt işveren ilişkisi, ortak iradeleri ile kurulan iki taraflı bir ilişkidir. Her iki tarafın serbest iradesiyle kurulan bu sözleşme genelde karşılıklı borç doğuran bir sözleşmedir. Bu ilişkinin varlığı halinde alt işverenin asıl işverene karşı uzmanlık alanının gerektirdiği işi yapma borcunu doğurur. Asıl işverenin ise alt işverene ücret ödeme borcu ortaya çıkmaktadır. Asıl işveren ile alt işveren ilişkisi her zaman karşılıklı borç doğurmaz, tek tarafa borç yükleyen sözleşme şeklinde de kurulabilir. Bu durumda borçlu olan taraf alt işverendir. Alt işverenin işi yerine getirme borcu doğar. Bunun karşılığında herhangi bir ücret ödenmediği durumlarda veya asıl işverene başka bir borç yüklenmediği durumlarda tek taraflı borç doğuran sözleşme niteliğindedir. 

Bu tür sözleşmelerde, alt işverenin işi zamanında ve eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi esastır. Alt işveren, üstlendiği işin gerektirdiği tüm teknik bilgi ve beceriye sahip olmalı ve işi iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun olarak gerçekleştirmelidir. Asıl işveren ise, alt işverenin işini yapabilmesi için gerekli koşulları sağlamalı ve alt işverenin faaliyetlerini denetlemelidir.

Özetle, asıl işveren ile alt işveren arasındaki ilişki, tarafların ihtiyaçlarına ve anlaşmalarına bağlı olarak farklı şekillerde yapılandırılabilir. İster karşılıklı borç doğuran ister tek taraflı borç doğuran bir sözleşme olsun, her iki tarafın da yükümlülüklerini yerine getirmesi, sağlıklı ve verimli bir iş ilişkisinin sürdürülebilmesi açısından büyük önem taşır.

Asıl İşveren – Alt İşveren İlişkisinin Kurulmasının Şartları

Asıl işveren-alt işveren ilişkisi 4857 sayılı İş Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler yapılırken kanun koyucu asıl işveren-alt işverenlik müessesesinin kötüye kullanımını önlemek amacıyla bazı şartlara tabi tutmuştur. Alt işverenlik sözleşmesi kurulurken işçilerin hak kaybına uğramaması adına yapılan bu düzenlemeler oldukça önemlidir. Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin ikinci bölümünde bu şartlar düzenlenmiştir.

 Asıl işveren-alt işveren ilişkisinden bahsedebilmek için alt işveren ile asıl işveren olmak üzere iki işverenin olması gerekir. İşveren sıfatına sahip olmayan kişi tarafından kurulan alt işverenlik sözleşmesi geçerli olmayacaktır. İşveren İş Kanunu 2. Maddesinde işveren, ‘’işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar’’ şeklinde tanımlanmıştır. Bu sayılan özelliklere sahip kişiler işveren olarak kabul edilir ve bu kişiler arasında asıl işverenlik-alt işverenlik ilişkisi kurulabilmektedir. Alt işverenlik ilişkisi kurulduktan sonra da bu ilişki bitene kadar kişilerin işveren sıfatlarının devam etmesi gerekmektedir. 

Alt işveren yapılacak olan işi diğer işveren olan asıl işverenden alması gerekmektedir. Verilen bu iş asıl işin bir kısmı ya da asıl işin devamını sağlayan yardımcı işlerden birisi olması gerekir. Bir işin tamamının bir alt işverene devredilmesi durumunda asıl işveren-alt işveren ilişkisinden söz edilemez. Başka bir deyişle işin tamamı asıl işverenin işçileri olmadan yapılması durumunda alt işverenlik ilişkisi kurulamamaktadır. Bu husus Alt İşverenlik Yönetmeliği m.4/a’da asıl işverenin işyerinde mal veya hizmet üretimi işlerinde çalışan kendi işçilerinin de bulunması gerektiği düzenlenmiştir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından alt işverenlik ilişkisinin varlığına ilişkin değerlendirmeleri içeren 06.06.2012 tarihli 2012/21-135 Esas ve 2012/346 karar sayılı ilamında “Burada önemli olan asıl işverene ait iş kavramının hangi iş olduğudur. Asıl işverene ait olan ve alt işverenin yapacağı iş, asıl işverenin ürettiği mal ve hizmet süreci içinde veya tamamlayıcı olmalıdır.” şeklinde hüküm kurularak alt işveren ile asıl işverenin aynı işi yapıp yapmadıkları ve alt işverene verilen işin asıl iş işverenin ürettiği mal veya hizmet süreci içinde veya tamamlayıcısı olması gerektiğine vurgu yapılmıştır.

Asıl iş, işyerinin amacının gerçekleşmesi ile doğrudan ilgili olan iştir. Bu iş olmadan işletmenin amacı gerçekleşemiyorsa bu iş asıl iş demektir. Yardımcı iş ise Alt İşverenlik Yönetmeliği m.3/ğ’de açıklandığı üzere asıl iş ile birlikte devam eden fakat asıl iş ile doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, asıl iş ile aynı öneme sahip olmayan ama ona bağlı işlerdir.

Başka bir deyişle yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin olan işler yardımcı işlerdir. Örneğin işçilerin iş yerine taşınması için ya da bir işyerinin yemekhanesi için kurulan alt işverenlik ilişkisi, yardımcı işlerde kurulan alt işverenlik sözleşmesidir. 

Asıl işin bir bölümünde görevlendirilmek amacıyla alt işverenlik ilişkisi kurulabilmesi için işin gereği ile uzmanlık gerektiren bir iş olma şartı bulunmaktadır. Bu şartın koyulmasının nedeni alt işverenlik ilişkisinin sınırlanması işçi haklarının korunması, işçinin aleyhine muvazaalı bir durumun ortaya çıkmasının engellenmesi alt işverenlik müessesesinin kötüye kullanılmasının engellenmesidir. Yardımcı işlerde ise alt işverenlik ilişkisi kurulurken işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme şartı aranmamaktadır.

Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 11. maddesinde asıl işin bir kısmının hangi durumlarda alt işverene verilebileceği açıklanmıştır. Bu maddeye göre asıl işverenin kendi işçilerinin yanında işletmesindeki işlerin sürdürülebilmesi için işin niteliği gereği farklı bir uzmanlık gerektiren iş olması, uzmanlık gerektiren işin teknolojik sebeplerden kaynaklanması söz konusu olduğunda alt işverenlik ilişkisi kurulabilmektedir. 

Alt işverenlik ilişkisinin kurulma şartlarından bir diğeri ise alt işverenin işçilerinin faaliyetlerini asıl işverenin kendi iş yerinde yapması gerektiğidir. Alt işverenin iş yerinde kendi işçileri ile üstlendiği işlerde alt işverenlik ilişkisi söz konusu olmamaktadır. Fakat alt işverenin üstlendiği işin bir kısmı iş yeri dışında getirmesi işin gereğinden kaynaklanabildiği durumlarda iş yeri dışında iş yerine getirilebilir. 

İş yeri kavramı İş Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş yeri, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan veya olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tanımlanmıştır. Asıl iş yeri, asıl işin yapıldığı yere denir. Ayrıca ‘’İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.’’ hükmü eklenerek iş yeri kapsamına dahil olan diğer yerler açıklanmıştır. 

İşin niteliği, amacı ve yönetimi bakımından asıl iş yeri ile birlik söz konusu olan yerler iş yerine bağlı yerler olarak kabul edilmektedir. Otopark, çocuk emzirme yeri, avlu, revir, iskele gibi yerler ise eklenti olarak kabul edilir. İş yerinde işin görülmesi için gerekli olan araçlar da iş yeri sayılmaktadır.

Alt işverenlik ilişkisinin söz konusu olabilmesi için bir diğer şart da alt işverenin görevlendirdiği işçilerini sadece alt işverenlik ilişkisi kurduğu asıl işverenin işinde çalıştırmasıdır. Alt işveren işçileri asıl işverenin işi dışında başka işlerde çalışmaması gerekmektedir. Bu sayılan şartların sağlanması takdirinde alt işverenlik ilişkisi kurulmuş sayılmaktadır.

Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinde Hukuki Sorumluluk

4857 sayılı İş Kanunu 2. maddesinde hukuki sorumluluk ‘’ Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Burada müteselsil sorumluluk söz konusudur. Birden fazla kişinin, bir borç veya zararın tamamının ödenmesi sorumluluğundan, zincirleme şeklinde ve tek başına sorumlu olması haline müteselsil sorumluluk denilmektedir. Bu müteselsil sorumluluk ile işçilerin haklarının zarar görmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. 

Asıl işverenin işinde çalışan alt işverenin işçilerin haklarını sağlayamaması durumunda işçilerin haklarının zarar görmemesi için alt işveren ile işçileri arasındaki toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden asıl işveren de sorumlu tutulmuştur. Asıl işveren, sadece kendi iş yerinde çalışan alt işverenin işçilerine karşı sorumludur. Asıl işverenin sorumluluğunun kapsamı alt işverenlik ilişkisinin devam ettiği süre boyunca devam etmektedir. 

Alt işverenlik ilişkisi kurulmadan önce oluşan işçi alacaklarından asıl işveren sorumlu tutulmamaktadır. Asıl işveren tüm işçilik haklarından özlük haklarından sorumludur. Fakat bu durum asıl işverenin sorumlu tutulması alt işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Ayrıca işçilere karşı alt işveren ve asıl işverenin müteselsil sorumluluğu söz konusu olabilmesi için geçerli bir alt işverenlik ilişkisi bulunması gerekmektedir. 

6098 sayılı TBK m.162’de düzenlenen müteselsil sorumluluk, bir edimin birden fazla borçlu tarafından borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olması halidir. Alacaklı konumunda olan işçinin istediği borçluya başvurabilme hakkı vardır. İşçinin asıl işverene başvurduğu durumlarda asıl işveren borcu öder. Daha sonrasında ödediği borcu alt işverene rücu etme hakkı vardır. Bu müteselsil sorumluluk hali İş Kanunu’nda düzenlendiği için alt işverenlik ilişkisi sona erene kadar devam etmektedir. Taraflar bu sorumluluk halini kendi aralarında anlaşarak kaldıramamaktadırlar. 

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi tarafından alt işverenlik ilişkisinin hukuki sorumluluğuna ilişkin değerlendirmeleri içeren 2015/43264 Esas ve 2018/5986 Karar sayılı ilamında  “Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.” Şeklinde belirtilmiştir.

Asıl işverenler ile alt işverenlerin Kanun gereği müteselsilen sorumlu olduğu durumlar dikkate alındığında, önemli olan hangi durumlarda bu ilişkinin geçerli olmayacağıdır. Bu noktada üzerinde durulması gereken husus, belirli işlerin veya işin belirli bölümlerinin alt işveren dışında üçüncü kişilere de verilebileceği durumlarıdır.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından alt işverenlik ilişkisinde müteselsil sorumluluğa ilişkin değerlendirmeleri içeren 16.07.2020 tarihli 2017/29980 Esas ve 2020/9612 karar sayılı ilamında   “… Asıla işveren-alta işveren ilişkisinin varlığı için öncelikle işin başka bira işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıla işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir. İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alta işveren, devredenler de asıla işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Alta işveren sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıla işverenden istenilen işin, asıl iş ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır. …

Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler ile davalı şirketler arasında yapılan sözleşme ve ekleri nazara alındığında davalılar arasında belirli bir işin yapılıp teslim edilmesine ilişkin anahtar teslim işi konu alan bir eser sözleşmesi bulunduğu, davalılar arasında asıla işveren-alta işveren ilişkisi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davalı …Ş. yönünden pasif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde değerlendirmelerde bulunmuştur.

Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Sınırlandırılması ve Muvazaanın İncelenmesi 

Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Sınırlandırılması ve Muvazaanın İncelenmesi 

İş Kanunu m.2/7’de alt işverenlik ilişkisine sınırlandırma getirilmiştir. Bu madde işçilerin haklarını korumak amacıyla düzenlenmiştir. Bu maddeye göre asıl işverenin işçilerinin alt işverence hakları kısıtlanarak çalıştırılmaması gerektiği düzenlenmiştir. Bu maddede kanun koyucu, önceden asıl işveren bünyesinde çalışan işçilerin daha sonra alt işverenin işçisi olması durumunda işçinin hak kaybına uğramasının önlenmesini ve işçi aleyhine muvazaalı ilişkiler kurulmasının engellenmesi amaçlamıştır. Bir diğer düzenleme ise asıl işveren yanında çalışmış olan kişilerle alt işveren ilişkisinin kurulamaması durumudur. Bu durumun mutlak bir biçimde uygulanması gerekip gerekmediği hususu tartışmalıdır. Ali Güzel’e göre bu düzenleme mutlak emredici bir hükümdür. Fatih Uşan’a göre ise bu hükmün karine niteliğindedir. Mutlak biçimde anlamak yerine genel anlamdaki muvazaanın şartları ile birlikte ele alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Kanımızca sözleşme özgürlüğünün ihlali söz konusu olmaması adına ve emekli olduktan sonra tekrar aynı işyerinde alt işverenin işçisi olarak işe alınması gibi iyi niyetli durumların da göz önüne alınarak karine olarak nitelendirilmesi daha uygun olacaktır. 

Asıl işveren ile alt işveren arasındaki ilişki muvazaalı ise İş Kanunu m.2/7’ye göre işçilerin hak kaybına uğramasının önlenmesi için alt işveren işçilerinin baştan itibaren asıl işveren işçisi sayılmaktadır. Alt iş verenlik ilişkisinde muvazaa durumunun incelenmesi hususu İş Kanunu’nun 3.maddesinde ve Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 12. Maddesinde düzenlenmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü’ne bildirilen alt işverenin kendi iş yerinin tescili için imza sirkülerini, tüzel kişiler için Ticaret Sicil Gazetesi suretini, alt işverenlik sözleşmesi ve ekleri iş müfettişleri tarafından kanuna aykırılık veya muvazaa kanaatini oluşturan delillerin bulunması durumunda incelenmektedir. İnceleme yapılırken alt işverene verilen işin asıl işin bir kısmı mı yoksa yardımcı işlerden mi olduğu incelenir.

Asıl işin bir bölümü ise bu işin alt işverene verilmesinde teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığına yardımcı iş ise işin ve işletmenin alt işverene vermesini gerektiren bir durum olup olmadığına bakılır. Alt işverenin daha önce asıl işverenin işyerinde çalıştırılan biri olup olmadığı tespit edilir. Alt işverenin gerçekten asıl işveren ile anlaştığı işte uzman yeterliliği olduğu hususu araştırılır. İşçilerin niteliklerine bakılarak verilen işe uygun olma durumları incelenir.

Asıl işverenin işçilerinin alt işverenin iş yerinde çalıştırılıp çalıştırılmadığı incelenir. Alt işverenlik sözleşmesinin yapılmasındaki amaç tespit edilmeye çalışılır. Asıl işverenin bu sözleşmeyi yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçmak için yapmaması gerekir. Alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin haklarına zarar verip vermediği hususu incelenir. İşçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi veya mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamak amacı taşıyıp taşımadığı incelenmektedir.

Hukuk Genel Kurulu tarafından alt işverenlik muvazaaya ilişkin değerlendirmeler yapan 2015/22-158 Esas ve 2015/1242 Karar sayılı ilamında  “Alt işverenlik ilişkisi 10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca “…Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.” Alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olarak kurulması halinde müeyyidesi de yine aynı maddede “…Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. 

Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.” şeklinde hükme bağlanmıştır.

Sonuç

Asıl işveren-alt işveren ilişkisi 4857 sayılı İş Kanunu’nda düzenlenirken asıl işveren ve alt işveren kavramları Alt İşverenlik Yönetmeliği’nde açıklanmıştır. Asıl işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işleri veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işleri diğer işverene veren, asıl işte kendisi de işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır.

Alt işveren, asıl işinin yapılması için uzmanlık alanına ihtiyaç duyduğu bazı işlerinde mecburen alt işverenlik sözleşmesi yapabilmektedir. Alt işveren ise bir işverenden, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan, bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlardır.

Alt işveren, işçilerini sadece alt işverenlik sözleşmesi kurduğu işyeri için görevlendiren bir işverendir. Alt işverenlik sözleşmesi, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren asıl işin bir bölümünde ya da yardımcı işlerde işçilerini görevlendiren iş veren ile görevlendirildikleri işyerindeki işte çalıştıran işveren arasında kurulan sözleşmedir. Bu sözleşmenin yazılı yapılması herhangi bir hak kaybına uğramamak için önemlidir. 

Asıl işveren ile alt işveren ilişkisi, ortak iradeleri ile kurulan iki taraflı bir ilişkidir. Her iki tarafın serbest iradesiyle kurulan bu sözleşme genelde karşılıklı borç doğuran bir sözleşmedir. Bu ilişkinin varlığı halinde alt işverenin asıl işverene karşı uzmanlık alanının gerektirdiği işi yapma borcunu doğurur. Asıl işverenin ise alt işverene ücret ödeme borcu ortaya çıkmaktadır.

Asıl işveren-alt işveren ilişkisi 4857 sayılı İş kanununda düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler yapılırken kanun koyucu asıl işveren-alt işverenlik müessesesinin kötüye kullanımını önlemek amacıyla bazı şartlara tabi tutmuştur. Alt işverenlik ilişkisi kurulabilmesi için alt işveren işini asıl işverenden alması gerekmektedir. Alt işverenin aldığı iş, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır. Asıl işverenin iş yerinde çalışılmalıdır. Alt işveren kendi işçilerini sadece iş aldığı asıl işverenin işinde çalıştırmalıdır. 

Müteselsil sorumluluk söz konusudur. Bu müteselsil sorumluluk ile işçilerin haklarının zarar görmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Asıl işverenin işinde çalışan alt işverenin işçilerin haklarını sağlayamaması durumunda işçilerin haklarının zarar görmemesi için alt işveren ile işçileri arasındaki toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden asıl işveren de sorumlu tutulmuştur fakat bu sorumluluk asıl işverenin sorumlu tutulması alt işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.

Asıl işverenin işçilerinin alt işverence hakları kısıtlanarak çalıştırılmaması gerektiği ve asıl işveren yanında çalışmış olan kişilerle alt işveren ilişkisinin kurulamaması gerektiği düzenlenmiştir. Bu durumun mutlak bir biçimde uygulanması gerekip gerekmediği hususu tartışmalıdır. Kanımızca bu hüküm karine niteliğindedir ve mutlak yorumlanmamalıdır. Genel muvazaa kurallarına bakılarak değerlendirilmesi daha hakkaniyetli olacaktır. 

KAYNAKÇA

Akyiğit E, İçtihatlı Ve Açıklamalı 4857 sayılı İş Kanunu Şerhi, Cilt:1, (3. Baskı, Ankara, 2008).  

Alpagut G, 4857 Sayılı İş Yasası ile Alt İşveren Kurumundaki Yeni Yapılanma, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (yay.), Yeni İş Yasasının Alt işveren kurumuna Bakışı – Sorunların Değerlendirilmesi ve Çözümleri, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi ile 06 Mayıs 2004 tarihinde Ortaklaşa Düzenlenen Toplantı Notları, (Ankara 2004). 

Arıcı K, Yeni İş Kanunu ve Alt İşveren İlişkisinin Sınırlandırılması Sorunu, İÜİFM, Toker Dereli’ye Armağan, (İstanbul, 2006).

Armağan E, Bozkurt Y, Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinde Sorumluluk ve Sınırları, (Sicil, S. 9, Mart 2008).

Arslanoğlu M A, İş Kanununda Esneklik Temelli Üçlü Sözleşmesel İlişkiler, (İstanbul, Legal, 2005).

Canpolat T, Alt İşveren Kavramı ve Uygulama Sorunları,İstanbul Barosu Çalışma Hukuku Komisyonu Bülteni, (C. 1, S. 2, 1997). 

Çelik N, İş Hukuku Dersleri, 21. B., (İstanbul, Beta, 2008).

Güzel A, İş Yasasına Göre Alt İşveren Kavramı ve Asıl İşveren – Alt İşveren İlişkisinin Sınırları, Çalışma ve Toplum, Ekonomi ve Hukuk Dergisi, 2004/1. (ÇTEHD’04)

Mollamahmutoğlu, H, İş Hukuku (Ankara Turhan Kitabevi, 2004). 

Sümer H, İş Hukuku, 14.B:, (Konya 2008).

Süzek S, İş Hukukunun Genel Esasları, Ankara, 1998, s. 145.

Şahlanan F, İş İlişkilerinin Kurulması ve İşin Düzenlenmesi, Yargıtay’ın İş Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi, (MESS, İstanbul, 1997).

Şen M Naneci A, Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisi ve Alt İşverenlik Sözleşmesi, (Sicil dergisi Eylül 09).

Uşan M. F, Erdoğan C, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, (3. Baskı, Ankara 2022)

İş Kanunu 

Yargıtay Kararları 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu